Social Icons

twitterfacebookgoogle pluslinkedinrss feedemail

26 Eylül 2013 Perşembe

Dünya Otomobilsiz Yaşam Günü


   Ufak bir not: Gün içinde iki etkinliğe katıldığım ve bir saatten fazla video görseli olduğundan dolayı ancak yetiştirebildim. Kusura kalmayın :)

  Cumartesi akşamından zincir,frenler vs. küçük kontroller yapıldı. Pazar sabahı erkenden yola çıkabilirdik. Nereye mi ? Dünya Otomobilsiz Yaşam Günü etkinliğine. 22 Eylül 2013 Pazar günü saat 10:30'da Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde başlayacaktı. Yine sahil yoluna çıktığım güzergahtan yolumu seçtim, 20 metre kala tren yollarındaki çalışmalardan dolayı etraflarının da canları çıkmış. Bisikletimden indim, lastiklere zarar gelmesin diye elde götürmeye karar verdim ki her zaman yolda karşılaştığım bir abiyle yan yana geldik, selamlaştık :) biraz da muhabbet ettik. Adını soramadım biraz hızlı muhabbet oldu. Beş seneden beri bisiklete biniyor ve iş-ev arasını böyle götürüyormuş. Güler yüzlü, pozitif ... Bisikletin kattığı değerler hemen belli ediyor kendisini, unutmadan bir de üzerine ekliyor "Bunun sayesinde oğlumu da astsubay yaptım" Diyor :) Helal olsun abime, ne vereyim abime ?





Hava durumunu günlük ve haftalık olarak takip ettiğimden ha yağacak, ha yağacak diye bekliyoruz. Daha bir şey yok tabi. Uçaklar üzerimizden geçiyor. Yüzlerce insan, farklı umutlar, farklı bekleyişler ... Beş dakika kadar mola verdim uçakları izlemek için. Bulutların arasından güneş biraz göz kırpıyor gibi, çıkmak istiyor ama izin vermiyorlar. Bu seferlik böyle olsun dedim, artık o güzelliği başka zaman görürüz.





















 Sahil yolu için erken saatlerde yollara dökülmemiştim ama keyfi gerçekten bambaşka, yani boş olmasından ötürü mü artık bilemiyorum. Bu tarz havaları da seviyorum, onun da etkisi büyük tabi. İlk bisikletliyi Gelik'in orada görüyorum diğer bisikletliler benzin istasyonlarında ya da otobüs duraklarında kendilerini korumaya almışlar :) yollar ıslak artık biraz daha pedalları çeviriyorum. Zeytinburnu'na yaklaşınca arka arkaya süren bir ekip görüyorum dörtlü yine onlara da selam verdikten sonra Yenikapı'ya doğru asılıyorum pedallara. Yenikapı'da büyük bir grup toplanmış, son kontroller yapılıp yola akmaya başladılar. Başladıktan bir-iki dakka sonra önümde bir kaza oldu, kendi aralarında takip mesafesini korumayan bisikletliler birbirleri ile çarpıştılar sonra onların arkasından hızlı gelen bir arkadaş da fena çarptı ve yere düştü. Köprü geçişlerinde sıkça yaşadığım kötü bir durumdu bu.

 Belirtmekte fayda var. Tüm sosyal medyada arabalar için takip mesafesi önemli ya da mesafeyi koru gibi sloganları yayıyorsak, bunu önümüzdeki ve yanımızdaki bisikletler için de yapmalıyız. Bir şey olduğunda yolun kenarına bisikletimizi çekmeliyiz çünkü kimin başına bir şey gelse çoğunluktan ötürü gördüğümden yazma gereği duyuyorum, herkes yolun ortasında duruyor. Unutmayın arkanızdan da gelenler var.


 Sirkeci'ye yaklaşınca bir kazayla daha karşılaşıyorum, hep ıslak yolda hızını ve takip mesafesini korumamaktan dolayı oldu açıkçası. Tophane tarafları sessiz, karşı merdivenler rengarenk :) Fındıklı vs. derken Lütfü Kırdar'a geliyoruz. Hava biraz açtı sanki, merdivenlerden bisikletlerini taşıyanlar, gruplar halinde gelenler... Bisikletliler burada. Herkes gülüyor, şakalaşıyor hatta "Anne benim niye püskevetim yok?" Diyorlar. Saat 10:30 olduğunda bir açıklama geldi, tam duyamamıştım ama 11:00'da başlanacağı belirtildi. Mecidiyeköy'e gelene kadar yollar araçlara kapatılmış, herkes keyifli keyifli kullanıyordu. Sağ taraftan yayaların şaşkınlıkları, mutlulukları ve desteklerini alırken, sol şeritte bekleyen araçlardan da bir o kadar negatif sözleri duymak ne kadar çelişki içinde boğulduğumuzu gösteriyordu. Bakış açısı her zaman önemli. Balmumcu'dan aşağıya sonra da Yıldız'a Üni'nin oradan tam yukarı çıkarken arkadan patır putur sesler geliyor. Bir de baktık ki :D eleman yokuşta zorlanıyor, motoru devreye sokmuş :D  ilerliyoruz ve şehir bizi tüm güzelliği ile karşılıyor, keza köprü de. Yağmur başlıyor ve üçleme çıkıyor ortaya, bisiklet, boğaz, yağmur. Kenarda park edip eğlenenler, boğazı seyredenler, yağmurun tadını çıkaranlar ... Rüya gibiydi denilebilir. Sonra Harem'e varmak için ilk sapaktan giriyoruz. Burada tam kırmızı boğa moduna almış arabalılar artık sabrın son kademesine gelmişler, kornalara basıyorlar, türlü türlü sözler sarfediyorlar. Bazı şeylerin farkında değiller, Hava belirli saatliğine de olsa az karbon yedi ama kimin umrunda ?

  Bisikletliler açısından keyifliydi bu etkinlik. Bunun dışında yayaların pozitif destekleri bizi daha da güçlendirdi. Otobüs duraklarındaki çocuklar için yeni bir ilham örneği oldu. Kendimden örnek vermek gerekirsek yaş aralığı da 12-40 arasından 20 birey etkilenerek bisiklet aldı. Bir kişi için ciddi rakam. Düşünün diğer hesaplamaları :) örnek alınacak güzel işlerden ve aktivitelerden birisi.


 Hayat ve akıl burada, haydi sen de gel bisiklete :)

 İyi pedallamalar




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder