Social Icons

twitterfacebookgoogle pluslinkedinrss feedemail

12 Haziran 2017 Pazartesi

Bisiklet üzerinde kadın olmak - Bölüm 2

 Bisiklet üzerinde kadın olmak yazısının ikinci bölümüyle herkese merhabalar tekrardan. Paylaşılan yazı, duyarlı olan bir bisiklet sürücüsünün başından gelenleri anlatıyor. İlk bölümü okumayanlar varsa şöyle alalım sizleri ,

     Bölüm 2

 İlk başlarda kazalarım, benim hatalarım yüzündendi. Mesela, alt geçitlerde yolun daha geç kuruyacağını hesap edememiş olmam beni ufak bir kazaya sürükledi. O gün yağmur yağmıştı ama yerler çabucak kurumuştu. Buna güvenerek açtım farlarımı, girdim alt geçide. O hızla giderken virajın ortasındaki su birikintisini fark ettim. Tecrübesizlik dedik ya, frenlere bastım ve kendimi bir anda yerde buldum. Kafamda bir sarsıntı hissettim. Kafamı yolun kenarındaki kaldırıma çarpmıştım. Sarsıldım ama kafam hala sağlam, kaskım sayesinde!
            Böyle birkaç ufak kaza yaşadım sonra araç kapıları üzerime açılmaya, sürücüler laf etmeye, yayalar önüme atlamaya başladılar. İnsanı en çok üzen de, kadın sürücülerle atışmak oluyor. Hadi erkek sürücüler biraz aceleci ve duyarsız, onları alttan almak için bahaneler üretilebiliyor ama kadınlar niye bir kadın bisikletçiyi zor durumda bırakır ki? Onların bize karşı iki kat dikkatli olmaları gerekiyor.
            Yasanın belirttiği gibi, tek şeritli yolda giderken şeridi kapatmıştım. Zaten arkamdan gelen arabaya ilk fırsatta kenara çekilip yol veririm çoğu bisikletçi gibi. Neyse, ışıklara kadar bir sorun yoktu, zaten ne önümde ne de arkamda araç vardı. Minibüs yoluna bağlanmak üzere ışıklarda beklemeye başladım. Arkadan bir araç geldi, gereğinden fazla yaklaşınca haliyle irkildim. Arkama dönüp baktığımda kadın sürücü el kol yapıyordu. Az sonra kafasını camdan çıkarıp “Kenara çekil!” diye bağırdı. Sebebini sorduğumda “Bisikletle şeridi kapatamazsın.” Tarzında bir cevap aldım. Zaten ışıkta bekliyoruz, ben kenara çekilsem en fazla iki metre öne gidebileceksin be kadın, gitsen ne değişecek? Anlatmaya çalıştıysam da başarılı olamadım ama kenara da çekilmedim, yasanın verdiği haktan bahsettim. Hadi desek ki yokuş yukarı bir ışıkta bekliyoruz ve ben önde olunca kalkmam uzun sürecek. Ama yol gayet düzdü ve düz yollarda bisikletler araçlardan daha hızlı harekete geçebiliyor. O gün belki de bisikletleyken en sinir bozucu olayı yaşamıştım.
            Birkaç hafta önce de sahil yolunda arkadaşımla bisiklet sürüyorduk. Birden büyük bir gürültü koptu. Herhalde araç demirlere çarptı, ya da aracın arkasındaki demir bir şey yere düştü.Ne olduğunu anlamak için çevreme bakındım, yolun karşısında, yerde yatan bir adam gördüm. Biraz daha dikkatli bakınca iki-üç metre ötedeki bisikleti ve yerde yatan kişinin bisikletçi olduğunu fark ettim. Arkadaşıma bisikletlere bakmasını söyleyip yolun karşısına geçtim. Ben geçerken bir araç da durdu, bisikletçinin yanına gittiler. Ben de bisikleti topladım, kenara kaldırdım. Az sonra bisikletçiye çarpan şoför olduğunu anladığım adam, on metre ötedeki aracından inip geldi. Bisikletçinin genel durumu iyiydi, kalçası ve bacağı ağrıyordu ve bacağında yarıklar vardı. “Acelen ne, öldürüyordun beni.” dedi. Hala etkisinden çıkamadım, adam onu öldürüyordu ama bisikletçi küfür dahi etmedi, bağırmadı bile. Sadece öyle yattı, yakınlarına ulaşmaya çalıştı. Şoförün açıklaması neydi biliyor musunuz? Aynen şöyle dedi, “Acelem yok ya... Uyumuşum...” Kulaklarıma inanamadım! Bisikletçi hiçbir hatası, hiçbir suçu yokken, direksiyon başında uyuyan şoför yüzünden ne hale düşmüştü. Kim bilir kaç hafta, kaç ay bisikletten uzak kalacak, işe gidemeyecek. Bazen biz tüm kurallara uysak da, dört gözle trafiği takip etsek, dikkat kesilsek de kaza gelip bizi bulabiliyor.
            Yine bir kadın sürücüyle olan anım, hoş durmadığı gerekçesiyle çoğu bisikletçi tarafından kullanılmayan aynaların önemini kanıtlıyor. O zamanlar ben de hoş durmadığı için ayna kullanmıyordum. Yolda, sağa dönmek için yavaşladım ve gelen arabaların yol vermesini bekledim, yol veren olmayınca durdum ve ayağımı yere koydum. Koymamla beraber bir güç beni “nazikçe” ileriye doğru itti. İlk başta ne olduğunu anlayamadım, düşmemiştim ama hatrı sayılır sarsılmıştım. Bisikletten inip kadının yanına gittim. Zaten ablamız telefonuyla meşguldü. Aracın arka koltuğunda iki çocuk ve önde bir kadın daha vardı. “Ne yapıyorsunuz siz?” Dedim sinirli sinirli. “Noldu?” diye karşılık verdi. “Bana vurdunuz!” dedim. Kadının bana vurduğundan haberi bile yoktu! “Sana mı vurdum, nasıl vurdum?” diye aracın önüne bakınmaya başladı. “E bak yolun sağında bisiklet yolu var, oradan git, senin suçun, niye burada duruyorsun, yolun ortasında durulur mu?” gibi cümleler sıraladı, ablamız muhtemelen yola sağa sola bakmadan atladığı için benim hareketim ona gereksiz gelmişti. Üstelik yol normal bir yoldu, kenarda bisiklet yolu falan yoktu. Kendisi de biliyordu bunları ama suçluluk işte, hemen savunma yapma gereği duydu kadıncağız(!). Ona da yasalara bakmasını önerip uzaklaştım.

            Kadın olarak yaşamak zor, gerçekten zor. Çocukken de, gençlik döneminde de, yetişkinken de. Bu zorluğu kadınlar olarak paylaşıp, birbirimize destek olmak varken niye bir de birbirimizi üzüyoruz?

            Bu laflarımla erkekleri aşağılamak ya da kadın-erkek ayrıştırması yapmak gibi bir amacım asla yok. Sadece, duyarlı erkeklerin de kabul edeceği üzere, kadın olunca toplumda yer etmek için daha fazla emek harcamak gerekiyor. Bu durumda bence kadınların birbirine ve duyarlı erkeklerin de amacı olan kadınlara destek vermesi gerekir.


            Trafikte çok fazla kasap ehliyetli sürücü var ama güzel insanları es geçmek de haksızlık olur.

 Bölüm 3'de görüşmek üzere. Hoşçakalın ve iki tekerle kalın ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder