Social Icons

twitterfacebookgoogle pluslinkedinrss feedemail

6 Temmuz 2016 Çarşamba

Sporda cinsiyet ayrımı - Bölüm 2

 İlk yazımızı hatırlamayanlar varsa öncelikle onları aşağıdaki linke davet edelim.

http://seninkikacvites.blogspot.com.tr/2016/06/sporda-cinsiyet-ayrm-bolum-1.html

 Bu bölümde aile yapısı ve spor branşlarına göre farklılıklar hakkında değineceğim. Sporun size ruhen ve bedenen iyileştirmesinin yanında bir kültür kazandırdığını unutmamak lazım. Kültürsüzlük içinde çırpınırken de bu konuyu ele alıyorum fakat yine bunun farkında olan insanlar var, o yüzden bazı şeyleri görmezden gelmemiz en büyük ayıbımız olur.

 Kültür meselesi ve soyağacından aktarılmaya çalışılan bazı değerler ile alakalı bir durum içeriyor bu cinsiyet ayrımı. Tabi bazı yan faktörler var, onlara da değineceğim ama öncelikle neşteri büyük sorunlara çevirelim.

 Sporda cinsiyet ayrımı neden oluyor ?

 Aile bakış açısı (Daha önceden aileden spor yapan var mı?)

 Bulunan ortamda hangi spora öncelik veya değer veriliyor gibi saçma bir madde yazmak istemiyorum. Bizim ve dışımızda birkaç ülke daha futbolla yatıp, kalkıyor. Yani bu öbeği ciddiye almayın :)

 Yaşadığı kesim

 İnsanlara aşılanmak istenen durum (Bu yazılı, görsel medya + sporla ilgilenen devlet büyüklerinin göstermiş olduğu ilgi alaka)

 Bilmemiz gerekenler

 Spor nankör bir meslek, azından bizde öyle. Şimdi diyeceksiniz ki "Bu ne demek istiyor?" Birilerinin çok torpilli ve adamı değilseniz, sporu bıraktıktan sonra anında unutulursunuz. Bunu daha çok sakatlıklardan sonra görüyoruz. Sakatlandıktan sonra medya biraz daha ilgileniyor sizle sonra bir şey yapmazsanız sadece isim ve soyisim ile hayata devam ediyorsunuz. He bir de bulunduğunuz muhit, fanatikleriniz tanır. Tabi bu üzücü bir şey, size sahip çıkılmamasının ne kadar acı olduğunu kabullenmek zor gerçekten. Bunu çocuk yaştaki sporcudan tut da reşit yaştakilere kadar hatta Milli bir forma uğrunda mücadele etmenin de vermiş olduğu durum vs... Karmaşık işler... Hele bir de bu kadar emek harcanıp, sonunda avuç içlerinize bakıyorsanız ...

 Bazı internet araştırmalarında bir tane Prezi sunumu dikkatimi çekti (İsim vermiyorum, ileride sorun olmasın diye)
 incelemek için tıklayınız 

Bazı kısımları doğru, bazı kısımları yanlış bana göre. Kadının medyadaki durumu, toplumdaki statü vs. başlıkların altına bir de kadın-erkek sportif performans farklılıkları adlı bölümü koymuş. Bu bir ayrım, bir üstünlük değil. Bir defa bunun bilinmesi lazım, bilgiliyseniz ve algınız kuvvetliyse bunun Kadın-erkek ayrımı değil, bilimsel çalışma sonucu iki cinsiyetin sporlarda göstermiş olduğu sonuç olarak kabul edilebilir.

 Özetle bu başlıkların altına ve konusuna uygun bir yer değil ama maalesef küçük oyunlarla böyle şeyler yapılarak insanları, belli bir kitleyi durduk yere gaza getiriyorlar.

 Mesela size bu kadın-erkek sportif performans farklılığı ile ilgili gerçek bir araştırılmış bilgi vereyim,
 Basketbol branşında A Takımlar düzeyinde (Profesyönel) performans ölçümü yapılıyor ve güç dengesi 15 yaşındaki erkekler yani yıldız a takım kategorisindeki sporculara denk geliyor.

 Şimdi burayı okuduysanız, yukarıdaki yazının farklı bir versiyonunu yazdım. Hatta gerçek bir çalışma. İnsanlara böyle anlatmak mı ? Yoksa iki kelimeyi toparlamakla uğraşıp, bir şeyler yapmaya, yanlış algı oluşturmak mı gerekiyor?

 Maalesef kültürlenmek, eğitim bu yüzden önemli.

Maddelere göre artık başlayalım.
----------------------------------------
 Aile bakış açısı

 Bu en önemli faktör. Doğduğumuz andan itibaren bizim yetişmemizde yüksek payı olan ailelerin, çocuğa kattığı değerler bakımından, gelişimi ona göre şekilleniyor. Çocuk kendi anne-babasından veya başkalarından şunu duymuştur "Bizi zamanında göndermediler,bizim elimizde imkan var. Şimdi onlar yapsın" Şunu düşünüyorum, içlerinde aileleri onlara bir kapı açmamış ama yine de onlar kendileri için bir şeylerin yanlış olduğunu görmüş. Bunlar üzücü gerçekler.

 Kimileri bundan ders çıkartıp, çocuklarını bir branş sahibi olsun diye sağa sola koşturuyor. Ne de güzel :) Kimileri de var "Ya bize orası uzak" ve "Beyime sorayım, izin verirse göndeririz" Gibi yine üzücü gerçekler var yine. Ataerkil toplum yapısında yanlış anlaşılan yine bir şey var "Merkezi otorite" Evin reisi yine baba fakat körü körüne de ateşin içine atlamak en büyük aptallık. Siz ne düşünüyorsunuz?
 Bir yandan da kendi düşüncemi çürüteyim bak şimdi :) Ataerkil toplumda da maço bir zeminin olması kaçınılmaz. Yani hala daha böyle birey veya yapı görmek bizi şaşırtmamalı :

"Selimcanların ailede herkes söz sahibi. Aynı yabancı filmlerdeki gibi bir aile"  Bunu ben uydurdum :D peki eskiden buna benzer şeyler kafasından geçen olmadı mı?

Açıkçası en hanzo, odun halimle bile "Ya bu çocuk, bunu istiyormu? Diğerlerinin de fikrini alayım" derdim gibi geliyor.

 İş işten geçtikten sonra bir de salağa yatma durumu var. Ya gönderemedik, olmadı falan...

 Konuya bıçak değen yere gelelim; Cinsiyet ayrımı. Kadın kısmı ne bilir ? Kadın yapamaz, edemez ... Sürüsüyle salak salak işler. Şimdi sen bunlara anlatamazsın ki 2016'dayız. Millet Mars Toprağında patates yetiştiemeye çalışıyor, koloni kurmaya ramak kaldı. Adam senden facebook sayesinde bütün istatistiki bilgilerini alıyor falan...

 Bir defa burada belirli bir kitle eleniyor. Misafirlikte şey muhabbeti döner bir de meşhur "Bak bizim kız da uzun ama öyle evde korkuluk gibi geziyor" Şimde sen elalemin içinde bok atabiliyorsun. Demezler mi sana "Sen bostan korkuluğu musun?"

 Bu yüzden ailenin özellikle dedeler, büyük dedeler vs. geçmişte spor yapanların olması önemli ve bu da haliyle ailedeki spor kültürünü besliyor, diri tutuyor.

  Yaşadığı kesim 

 Herkesin Maslak-Bebek-Sarıyer-Teşvikiye gibi yerlerde konuşlandığını sanmıyorum. Aslında elit kesim veya elit olmayan kesim demem saçma oldu (Elit kesimlerde bile istenmeyen durumlarla karşılaşılabiliniyor) Bunu nereye bağlayacağım? Kız çocuğu şu durumda biraz daha korunaklı olarak yetiştirilmesi gerektiğinden, sapığı, tecavüzcüsü vb. Haliyle böyle bir faktörü ortaya çıkardı.

 İşten çıkan kadınların bile internette yazılarını okuyorum, okudukça ben kahroluyorum. Bu kısmı uzatmayacağım çünkü anlatması tatsız ve kız-kadın tarafını rahatsız edecek cinsten mağduriyetler olmasın.

 İnsanlara aşılanmak istenen durum

 Basından bahsettik. Hastalığın temeline gelmeden sorunu anlayamayız değil mi?

 70'ler ve 80'ler sıkıntılı zamanlar. Doğru dürüst bir zeminin oluşması her anlamda zor. Bizim insanımızın en büyük problemi elinde ne olursa olsun hep kendi kafasına göre kullanmak oldu. Hani neden ilerleyemiyoruz? Sorusunun cevabı. Hani araba kullanmaktan tut da yaya kaldırımında yürüyememekten ... Hep bir değiştirme çabası, modifiye. Mor neonlu modifiye tanıdık geldi mi?

 Hazır zemin de tam oturmamışken ortaya insanların birbirlerine kötü gözle bakmaları için yani Türk Halkı için bazı zehirler atıldı. Sıralayalım,

- Başörtü haberleri
- Cinsiyet ayrımı yaptıracak haberler (Koca dayağı, mağduriyeti)
- Sol-Sağ görüş haberleri

Günümüzde bu tür konular daha fazla ve insanlar hep bir tarafın neferi olmak için kendine bunu bir görevmiş gibi empoze ediyor. Sakın kızmayın :) şu zamanlarda en çok yapılan kavgalardan biri internette işte vegan tayfa ile normal beslenen tayfa kapışması ama nette. Gerçekten gözümle görmedim. Görmek de istemem. Neden insanlar tercihleri yüzünden ve başkalarına zararı olmadığı halde kavga etsinler ? Başka örnekler ise giyim kuşama göre birbirleriyle tartışanlar. Alt pskikolojik olarak sıkıntı var ama ortaya ne kadar çok birbiriyle kavga edecek insanlar ikilemi atarsanız, toplum o kadar çok bölünür ve bölünüyoruz da.

 90'lardan 2005'e kadar televizyonlarda pompalanan konulardan biri kadın mağduriyeti. Tabi ki bu sorunları dole getirin ama belirli dozda. Dilin kemiği yok, basının da yok ve kim daha çok yalan yazarsa o kadar kazanıyor. Hatırlıyorum ve yapanlara da çok kızıyorum, koca dayakları havalarda uçuşuyordu. O kesimden büyüyen çocuklar şimdi tepkili. Bu da normal yani. Yeni doğacak, doğan ve büyüyen nesil yine cinsiyetçilik haberlerinden (Tecavüz) dolayı tepkili.

 Ne oldu/oluyor ?

Kadın-erkek ilişkileri bozuldu. Herkes birbirine karşı diğer elini sırtına almış, bıçağı ile bekliyor. Nasıl düşman olduk? İşte böyle

 Bu durumda ben spordan bile bahsedemiyorum. Konusunu bile açamam. Aslında açarım da dediğim gibi neşteri büyük sorunlara çevirmek lazım.

 Bu büyük sorunların yanında bir de yan etkenler var. Onlardan bahsetsem mi? Bilemedim açıkçası. Sizlerin görüşüne göre "Bölüm 3 olarak devam edebilirim"

 Spor nankör demiştim ya, kendiniz için yaparsanız eğer daha iyi olmamanız için bir sebep olmayacak.


 Ayşe Begüm Onbaşı - Manisa'nın Akhisar ilçesinden çıktı. Ne mutlu ona ki şanslı bir anne-babaya sahip. Bu ismi duymamış olabilirsiniz çünkü Ayşe Begüm jimnastik branşında mücadelesini sürdürüyor. Futbol olsaydı televizyonların özellikle spor servisi ve tartışma programlarında adı aylarca yankılanırdı. Umarız daha iyi yerlere gelir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder